Size gösterileni değil, gösterilmeyeni merak edenlerdenseniz..

Size gösterileni değil, gösterilmeyeni merak edenlerdenseniz..

12 Nisan 2011 Salı

Eksik misiniz? Tam mı?

'Dürtü ile tepki arasında bir boşluk vardır..
Bu boşlukta, tepkimizi seçme özgürlüğümüz ve gücümüz bulunmaktadır.
Tepkimizde ise, gelişimimiz ve özgürlüğümüz bulunur.'

Yukarıdaki satırların sahibinin kim olduğunu bilmiyorum. Okumakta olduğum kitabın yazarı Stephen R. Covey de bilmiyor. Covey'i etkileyen, hatta onu 500 sayfalık kitap yazmaya kadar götüren bu sözleri ben de düşündürücü bulduğum için sizlerle paylaşmak istedim.

Onu bunu bilmem ben gençleri çok seviyorum ve onlara güveniyorum. Ya da güvenmek istiyorum. Onların içinde bulundukları şartlar ile bizim şartlarımızı karşılaştırınca da onlara olan şevkat duygum katlanıyor. Çok zor şartlarda genç olduklarını düşünüyorum. Ve biz erişkinlere düşenin, bu zor şartlara rağmen hayatı biraz daha yaşanılır kılmak adına, onların umutlarının yeşermesi adına; mümkün olduğunca şevkatli, anlayışlı ve eğitici olmak olduğuna inanıyorum.

Son günlerde medyada gençliği hedef alan bir bombardıman var farkındaysanız. 'Çok yüzeyseller, içleri boş, sevgisizler, dokunmayı bilmiyorlar, ilgi alanları kısır, duyarsızlar, sığlar, sanallar' vs.
Bu kadar ağır eleştiri bana yapılsa aynen şöyle derdim: 'Evet öyleyim, ne olmuş? Bu benim seçimim. İsteğim gibi olmakta özgürüm'.

Evet herkesin yaşama biçimi ile ilgili -abuk ya da değil- seçim yapma özgürlüğü var ve buna kimsenin diyecek lafı olamaz. Olamaz da...bütün gençlik topluca aynı tavrı seçince toplu eyleme giriyor mesele ve toplumsal sorun halini alıyor. Eleştirilen gençlik yığınının içinden sıyrılıp, saygın ve farklı olmanın yolu da ne vatan kurtaran ekipmanlardan biri olmaktan, ne kütüphane rafı gibi durmadan kitapla dolanmaktan, ne de içini doldurmak, yani içini dışını şişirmekten geçmiyor. Boş işler ile günü doldurmak yerine içini dolduracağınız başka bir boşluktan, 'bir boşluk anı'ndan söz edeceğim sizlere.

Seçme özgürlüğümüzü kullanırken, farkımızı ortaya koyma ve kendimize tanıdığımız mutlu olma şansından; 'Tamam insan' olmaktan geçen etki ve tepki arasındaki boşluk bu, 'Ben' ile 'Benim özgürlüğüm' arasındaki boşluk.

Az evvel sözünü ettiğim kitapta çok güzel anlatılıyor bu konu, kitabı okuyan herkesin cevabını kitabın içinde bulabileceği şu iki soru ister istemez ilk anda aklıma takıldı.

Etki ve tepki arasındaki boşluk bazı insanlarda hoşluk olurken bazı insanlarda niçin an kadar kısa?
Niye bazı insanlar anlayışlı ve yapıcı da, bazı insanlar tepkisel ve saldırgan?

Çünkü; Bazı insanlar eksik. Yanlış, kaba, aptal, düşüncesiz, genç, cahil veya hayvan değil; eksik.
Tam olmak için ne lazımmış derseniz. Çok basit. Aşağıdaki dört maddeden nasibini almak yeterli.
1. Kişisel farkındalık.
2. Bilinç.
3. Yaratıcı hayal Gücü.
4. Bağımsız irade.

Hepsi bu kadarcık işte. Tam genç işi değil mi? Kısa ve öz, hap yap yut...

Hepsi aynı anda doğru, hepsi aynı anda devrede olması gereken bu dört seçenekli testi çözemeyenlere ne deniyor derseniz, kısaca onlara 'eksik insan' diyor kitap. Boşluk anları sıfıra yakın olduğu için bu insanlar etkiye anında tepki verirlermiş meğer.

Soyunu devam ettirme dürtüsü ile sadece hayatta kalmak adına hareket eden hayvanlar gibi;tıpkı bir hav hav gibi kuyruğuna bastığınız anda sizi ısırırmış bu tip insanlar.
(Kitap böyle tanımlamıyor durumu kuşkusuz, bu ve bundan sonrası benim yorumum)

Diyelim ki bir havhavın istemeden kuyruğuna bastınız.
1. Köpek olduklarının farkında bile değillerdir. Sizin de bir insan olduğunuzun farkında olmadıkları gibi. Çünkü;kişisel farkındalıkları sıfırdır.
2. 'O benim biraz canımı acıtmış olabilir, ama ben onu öldürmemeliyim' demezler. Çünkü; bilinç sıfırdır.
3. 'Kuyruğuma bastığının farkında bile olmayabilir. Biraz ağlasam belki beni öper' diyemezler. Çünkü; yaratıcı hayal güçleri sıfırdır.
4.. 'Hayvan olarak şimdi bunu ısırmam lazım ama ben bunu yapmayacağım ona yaptığının yanlış olduğunu anlatmalıyım' diyemezler. Çünkü; bağımsız irade sıfırdır.

Bu kadar eksik olunca bizi ısırmalarından daha doğal ne olabilir öyle değil mi?

'Tamam insan etki ile tepki anı arasında tüm bunları bir süzgeçten geçirir ve kendi insani gelişimine uygun ölçüde vereceği tepki ile kendi farkını ve seçme özgürlüğünü kullanarak mutlu olabilir' deniyor kitapta. Yani, tamam insanı havhavlaradan ayıran şey budur ve kuyruğuna bassanız bile sizi ısırmaz demek istiyor.

Bana sorarsanız bunlara tastamam sahip olmak zeka ön koşullu bir yetenek. Herkesin harcı değil besbelli. İnsan burada bir zeka pırıltısı görmeden edemiyor.
Tamam insanların arasındaki bazı insanlarda rastlanan özel bir yetenekten daha söz ediliyor kitapta ve bu bazı insanlara da 'parlak insanlar' diyor. Yani tam ve cilalı; tastamam insanlar.
Bu özel yeteneğe ise 'gerçek mizah yeteneği' denmiş ve 'Gerçek mizah yeteneği: mizahi bir düşünce yapısı ve hayata bakış' olarak tanımlanmış bu özel durum kitapta. Sululuk ile sakın karıştırmayın.
Parlak insan olmak için dört özelliğin tamamının tam olması ve dahası tamamının cilalanmış olması ise şart.

İşte 'Çok özel insan' olmanın förmülü.
1. Konulardaki İroni ve paradoksları görebilecek bir farkındalık,
2. İçten, moral yükseltici, cesur, aşağılamayan bir bilinç,
3. Gerçekten önemli noktaları belirginleştirebilen, yeni ve eğlenceli bir tarz yaratabilen yaratıcılık,
4. Tepkisel ve saldırgan olmayan güçlü bir irade.

Niçin bazı arkadaşlarımız bambaşka? Niçin bazı hocalarımız süper, anladık degil mi?

Hadi cilasından vazgeçtim, mümkünse yukarıda saydığım dörtlü konusunda kendimizi geliştirelim, hayvandan farkımızı ortaya koyma fırsatını değerlendirelim ve mutlu olalım diyorum. Çünkü bütün bunlara sahip olduğunuzda çok önemli bir şeye daha sahip oluyorsunuz. Sevginizi gösterebilme ayrıcalığına. Ayrıcalığına dedim dikkat edrseniz. Problemin çözümünü iyi kavrarsanız ileride bana çok dua edersiniz gençler.

'Sevgi bir eylemdir' deniyor kitapta. Vallahi kitabı öpesim geldi bu bölümü okurken. Çok uzun zamandır dilimde tüy bittiydi 'Gösterilmeyen sevgiyi yok sayarım' diye diye. Ama bu kadar derli toplu anlatamamıştım meseleyi kimselere. Gerçekten sevgi bir eylemdir.

'Sevgi sevdiğinizi okşamak, onun için fedakarlık yapmak, onu dinlemek, takdir etmek, ve onaylamaktır. Sevgi bir duygu değildir. Öyle durup bakarak, mum ışığında kadeh tokuşturarak, karda yuvarlanarak sevgi duygusu karşınızdakine geçmez. Sadece hoş vakit geçer, hoş saatler bitip, tek başına kaldığınızda, içinizde hala merak, korku, endişe, acaba ve hayal kırıklığı varsa sevgi arabaya atlamış Fizan'a doğru yola çıkmış demektir'.

Aynen böyle yazıyor. Ve ben de aynen katılıyorum.

2 yorum:

  1. Bugünün gençleri, bizim neslimizin çocukları olduğuna göre, benim de çok eleştirdiğim gençliğin mevcut durumu tamamen bizim neslimizin çocuk yetiştirmekteki başarısızlığındandır...''Biz ğretmene saygısız öğrenciler değildik''.Değildiniz de, sizin çocuklarınız niye saygısız, içi boş, kuralsız? Demek ki bizler bu içi boş yeni nesili yarattık. Bizler yetişkin olmayı ve örnek olmayı beceremedik. Zaten kuralların uygulanmadığı bir ülkede daha dün şahit olduğum durum, eli yüzü düzgün, orta okul çağındaki çocukların ellerinde bira kutuları, küfür ede ede bir köşede formalarıyla, polis arabalarının cirit attığı merkez bir semtte sabah sabah içki içebilmeleri, insanların iki çift nasihat etmeden bön bön bakıp gitmeleri her şeyi açıklamıyor mu? Onların çivisi çıkmış dediğimiz Amerika'nın yerel bir gazetesini okurken, doğum günü partisinde ellerinde bira ile görülen liseli çocukların okuldan uzaklaştırma aldıkları ve futbol takımından atıldıklarını okumuştum. Vurdumduymazlık bütün kötülüklere davetiye çıkarır. Herkes bana ne derse, kurallar işlemez, ülke suç cenneti olursa yetişme çağındaki özgür bir çocuk her şeyi yapar, biz de bakarız. Uzmanlar der ki:''Çocuklarınızla arkadaş olmayın, onlara ebeveynlik yapın''.

    YanıtlaSil
  2. kişisel farkındalık, bilinç, yaratıcı hayal gücü, bağımsız irade. mükemmel bir özet, not ettim. insanı saldırganlıktan uzaklaştıran bilinç ve irade, karşısındaki kişiyi dinlemesini sağlayacaktır. dinlemek, sonuna kadar dinlemek, sabırlı olmayı da beraberinde getirir. gençlerin de dinlenmeye ihtiyacı var, bizim de vardı.
    sevme eylemi konusunda aynı fikirdeyim. gösterilemeyen sevgiye sevgi diyemiyorum.
    ellerine sağlık, yazı mükemmel:)

    YanıtlaSil