Haber:
Zeki, bilgece konuşan, yetenekli ve biraz da anlaşılmazlar... Uzmanlar yeni bir
dünya düzeni kuracaklarına inanılan "İndigo çocuklar"ın gerçekten
özel olarak gönderilmiş varlıklar mı yoksa zamane çocukları mı olduğunu
araştırıyor. Beyinlerinin her iki lobunu da mükemmel kullanan indigo çocukları
anlamak için onlara yetişkin gibi davranmak gerekiyor. Aynı anda birden fazla
konuyla ilgilenebiliyorlar. Kendilerine saygı duyulmasını, ciddiye alınmayı
istiyorlar. Verdikleri cevaplarla herkesi şaşkına çeviriyorlar. Bunlar zamane
değil, indigo çocuklar. Uzmanlara göre beyinlerinin sağ ve sol loblarını
mükemmel kullanan bu çocuklar geleceğin çocukları. Onları anlamak için biraz
çaba göstermek gerekiyor. Kristal Çocuklar, İndigo Çocuklar'dan sonra dünyaya
gelmiş olan yeni kuşaktır. Aşağı yukarı sıfır ila yedi yaş arasında bulunan bu
kuşak önceki kuşaklardan farklıdır. Birçok bakımdan ideal olan bu çocuklar
insanlığın nereye doğru yöneldiğini göstermektedirler... Ve bu çok olumlu bir
yöndür! Bu çocuklar, İndigolar gibi son derece pisişik ve duyarlıdırlar, ama
onlar gibi savaşçı ruhlu ve öfkeli değil; mutlu, bağışlayıcı ve sakin
yaradılışlıdırlar. Kristal Çocuklar içsel ve dışsal olarak çok güzeldirler;
gözlerine bir kez baktığınızda, onlardaki Tanrısal sevgiyi ve bilgeliği
görebilirsiniz. Onların auraları parlak ve harelidir; onlar adeta içlerinden
ışık saçarlar! Onlar geçmiş yaşamlarından, uzak galaksilerden, barış ve
sevgiyle ilgili derin iç görülerinden söz ederler. İstanbul'da açılan yuvada
indigo çocuklara özel bir eğitim uygulanıyor. (Görüntüde bir uzman)
"Ebeveynler olarak, çocuklarımız gözümüzün bebekleri olduğu için onları
çok akıllı, çok mükemmel, çok çalışkan, her şeyin en iyisi noktasında görme
eğilimimiz var. Ancak bazı çocuklar var ki aramızda gerçekten çok özeller. Özel
olduklarını algıları açık ve objektif bir ana-babaysanız görebiliyorsunuz
zaten... "İndigo" aslında bir yaşam renginin adı. Parapsikoloji ile
haşır neşir olanlar bilirler; hepimizin bir yaşam rengi var. Çivit mavisi ise
bu özel çocukların yaşam rengi. Sayıları çok az olsa da Amerika'da bu çocuklar
için farklı eğitim sistemleri geliştirmiş okullar var. "
Olacağı buydu aslında,
niye hayret ediyorum ki? Önce kariyer, sonra Katmandu derken en sona çocuk
bırakılırsa olacağı budur! Çocuklar giderek eskiden sahip oldukları
doğallığından uzaklaştırdığından beri, sosyal alanda bir sorun alanı olmaya
başladı gerçekten.
Peki ne oldu da 'çocuk'
sorun alanı olmaya başladı? Cevabı basit!. Eskiden anneler annelik yapardı.
Babalar babalık; çocuklar da çocukluk! Sonra? Şimdi durum değişti. Evlilikler
ve dolayısıyla aileler ekonomik bir çözüm olarak kurulmaya başladı. Her konuda
eğitimli kadın, ‘annelik’ denen bu
içgüdüsel duruma adapte olamayınca topu taca attı. Okumayla, falla, anneye
sormayla, google taramayla olmadı. Çünkü bu çağın çocukları başkaydı, bu kadar
dış uyaran karşısında çocuk ‘bildiğimiz çocuk’ olmaktan çıkarılmıştı. Eski
zaman annesi gibi evde börek, kek, dolma yapma hakkı da elinden alınan yeni
zaman annesi 'Ben bu işi beceremedim, çocuk bir acayip oldu' demektense,
durumunu ekonomik şartların ağırlığına ve işe gitme, çalışma zorunluluğuna
bağladı. Bakacak durumum yok diyen anne topu neredeyse tirübüne fırlattı. Annelik
yapmaz haldeki madur anne, dadı tutar oldu. Babalar babalık yapmaz çocuk
uyumadan eve gelmez oldu. Çocuklar da durmadı tabi bu yeni şartlarda. Onlar da
değişti. Gün boyu sokakta koşup oynayan, okul zamanı okula giden, cam kıran,
kedi kovalayan özelliklerini yitirdiler. Ailelerin boş vakitlerinde
oynaştıkları bir maymun oldular. Ailelerin hiç bir ilişki kurmadıkları, ne
istediklerini bile tam olarak anlayamadıkları çocuklarını deli ettikleri
yetmedi bir de yeni ulvi kılıflar uydurmaya başladılar. Neymiş bu tuhaf
yaratıklar uzaydan gelmişmiş, indigo çocuklarmış hepsi... Şu hindigo anneleri
ve frigo babaları dizimin üstüne yatırıp bir güzel pataklayayım da görsünler
indigo çocukların nereden geldiğini.
Süper
pazarlama fikri 1
Önce hindigo anneyi
tanıyalım. Tüm konsantrasyonunu mükemmeli yakalamak ve kendini kakalamak
üzerine kurduğundan, dik meme; süper kariyer; zeki kelle; pürüzsüz ten; taş
gibi kalçalarından çıkan yavrucağı -bütün ilgisizliği ile- aileden
dışarı,dadısının kollarına atmakla yetinmeyip, tamamen bu dünyanın dışına
fırlatanlara ‘hindigo anne’ diyorum. Bu hindigo, yaşı ya da içi geçmiş ‘frigo
baba’ya da olayı, 'Aşkım biliyor musun? Ben sana mucizevi bir çocuk yapmışım.
Çocuğumuz sorunlu değil, indigo!' şeklinde pazarlamaktadır. Bana göre 'Bak
babalık bu çocuk senden değil', demekten hiçbir farkı olmayan bu duruma frigo
baba çok sevinecektir. 'Ne diyorsun? Demek çocuğumuz benden ama indigo!’. Adam
geldiğimiz noktada çocuk ondan olsun da her şeye razı.
Frigo babayı tanıtmaya
bile gerek yok ama merak buyuranlar için bir iki satır yazalım. Frigo baba bir
nevi dondurulmuş sperm bankasıdır. Hayatın gailesi içinde tüm fonksiyonlarını
yitirmekte olduğu bir anda, -buzluğa kaldırıp koyduğunu sandığı- hislerini
ısıtıveren ilk yavruyu elinde tutmak için varını yoğunu sperm olup akıtmış
"fedakar insanoğlu" diye tanımlayabiliriz onları. Böyle sorunlu bir
sosyal karmadan ne çıkabilir ki?? Elbette ki sorunlu bir sosyal fenomen. Yani
İndigo!
Elbette böyle bir ailenin
çocuğu gözlerini fal taşı gibi açıp şaşkın şaşkın bakacak etrafa. Oyalansın
diye eve doldurulan tonla tüylü canlı ortalarda dolanırken çocuğun hayvan
sevgisi ile dolu olmasından daha normal olan nedir? Anneciğinin posdişlerini
sevmesi mi? Neyse işin bu pazarlama kısmı yeterince anlaşıldı sanırım artık
buradan diğer konuya, yani gerçek kumpasa geçebilirim.
Süper
pazarlama fikri 2
İndigo çocuklar konusunu elbette
yıllar evvel duydum. Şu meşhur kitabı da (İndigo Çocuklar Lee Carroll, Jan
Tober) yaklaşık on sene evvel okudum.
'İndigo
Çocuklar, dünyaya -dünyayı değiştirmek üzere- yeni bir bilinç ve enerjiyle
gelen bilge varlıklardır. Onlar şu sırada çocuk ya da genç yaşta
bulunmaktadırlar. Bu çocuklar çevreleri tarafından anlaşılmamakta, onlara
çoğunlukla Uyumsuzluk, Dikkat Eksikliği ya da Hiperaktiflik tanıları
konulmakta, ve bu üstün zekalı ve yetenekli çocuklar sonuçta ilaçlarla
uyuşturulup harcanmaktadırlar. Oysa onların dengeli, uyumlu ve mutlu bireyler
olarak yetişip tüm insanlık için son derece önemli olan misyonlarını
gerçekleştirebilmeleri için ana babaları, öğretmenleri, doktorları ve tüm
çevreleri tarafından anlaşılıp desteklenmeleri gerekmektedir. Bizler bu
çocukları ve onların olağanüstü özelliklerini tanımalı, onlara sevgi ve
saygıyla rehberlik yapmalıyız.' Diyen kitap yani.
Aslında kitabın son derece
aklı başında bir anlatımı vardı, bilimsel bile denebilirdi. Hatta kitabın
içinde pek çok yerde o zamanlardaki davranışlarına göre değerlendirerek kendi
çocuğumu bile buldum. Neyse ki kolay ikna olmam. Kendimi kaptırıp ‘benim
yumurta indigo çıktı’ diye ortaya atlamadım.
Lafı uzatmadan hemen
söyliyeyim. Kitap hiperaktif çocuk sahipleri için tezgahlanmış, ve bu aileler
için süper ruh ferahlatıcı anlatımı var. Malumunuz son zamanlarda psikolojik
alan konusu olan hiperaktif çocuklar gerek eğitimlerinde yaşadıkları sorunlar,
gerekse sosyal alanda yarattıkları zorluklar ile ailelere ciddi sıkıntı
yaratıyorlar. Bu çocukların pek çoğu ise, ailelerinin konuyu kabullenmemesi
yüzünden son derece sıkıntılı bir çocukluk geçiriyorlar. Lee Carroll işte tam
bu noktada son derece zekice bir manevra yaparak, hiperaktif çocuk sahiplerinin
ruhlarını ferahlatıcı sihirli kelimeyi bulmuş. Çocuklarınız hiperaktif değil,
yani hasta değil; ÖZEL! İşte müthiş
pazarlama taktiği diye ben buna derim. İnsanlara duyma ihtiyacı içinde oldukları
şeyi söyle ve malı sat!.
Kitabı okurken 1991
doğumlular henüz on yaşlarındaydı ve kitaptaki tariflere pek uyuyordu benimki. Sonra
onüç oldu. Birden indigom değişmeye başladı.
Gözlerine kalem çekip, düşük bel pantolon giymeye, derslerden sıkılmaya
başladı. Bırakın dünyayı kurtarmak.
Hiçbir şey umurunda değildi, hatta dünya yansa yaz geldi sanacak kıvama geldi.
O duyarlı, ağırbaşlı, iri gözlü indigodan eser kalmadı.
Sıra geldi kristal
çocuklara...
Süper
pazarlama fikri 3
İşte süper bir pazarlama
fikri daha size... 0-7 yaş grubu ne demek? Yuva çocuğu demek değil mi? Aferin. Yani
hedef kitleyi doğru saptayalım öyle değil mi? Konu ile ilgili internette söyle
bir dolanın. Bakalım sizin de dikkatinizi aynı şey çekecek mi? Bütün konu ile
ilgili metinler hemen hemen aynı. Türkiye'de bazı medya organlarında çıkan
haberler bir bakın sonra. Bütün metinler ve fotoğraflar tamamen aynı. Hatta
demeçleri veren kişiler de aynı.
Yani? Bu ne demek biliyor
musunuz? Bu bir paralı reklam, bir halkla ilişkiler faaliyetinin ta kendisi.
Suadiye'de kristal çocuk
toplayan bir yuvanın tanıtımı için yapılmış. Bizim meslekte haber-ilan olarak
fiyatlandırılan bir çalışma. Tamam buraya kadar bir sorun yok. Benim o yuva
sahiplerine diyecek tek lafım olamaz. Parasını ödemişler, reklamlarını yayına
sokmuşlar. Lafım bunu televizyonda haber gibi sunan kendini bilmezlere. Para
uğruna önüne gelen her haber kasetini ana habere takanlara, her basın bültenini
dergisine kapak yapanlara.
‘Elimizde çocuğuyla
ilgisiz bir ana-baba kitlesi var. Faydalanalım.’ Bu ticari bakış açısıyla kitap
yazma, yuva kurma gibi bir faydacı-yaratıcı fikre kim ne diyebilir ki? Elbette
bir aferin de onlara.
Gelelim indigo
propagandası yapan dostlarıma. Maalesef böyle dostlarım var. Şöyle bir konuşma
geçmişti aramızda o yıllarda.
Süper
azarlama fikri 1
- Geçen gün bir müsamerede indigo çocuk gördüm. Gidip annesini
uyardım
- Ne yaptı çocuk?
- Gösterinin ortasında kendini yere attı ve 'ben böyle saçma bir
oyunda oynanam' diye tepindi
- Biz buna indigo değil, şımarık diyoruz
- Hayır, indigo çocuklar böyle, sen kabul et, etme.
- Bak kızım, özel okullarda var bu indigolar sadece, sence
neden?
- Alakası yok okullar değil, aileler seçilmiş.
- Hayır! Hepsi şımarık, dadı bozması da ondan!
- Saçmalama!
- Sen saçmalama. Mayıs ayında bütün özel okul müsamerelerini gez
bak, hepsi böyle şımarık çocuk dolu.
- Tepkisel bunlar, şımarık değil. Mutlak bir otorite karşısında
zorluk yaşarlar.
- Özel okullarda para için bunlara kimse laf edemiyorlar. Sorun
burada. Tam tersi otoritesizlikten çığ gibi büyüdü bunlar.
- Seninkiler de indigo. İster kabul et, ister etme.
- Nereden çıktı bu?
- Çünkü onlar hiçbir şeyi yapmış olmak için yapmak istemezler.
Onlar geçirilen her andan somut bir ödül beklerler. Onlara zorla bir şey
yaptıramazsınız, karşı koyarlar. Çünkü onlar önce kendilerine inanırlar. Senin
çocukların da böyle.
- Benim hiç bir katkım yok yani? Uzaylılar becerdi bunları öyle
mi?
- Sen seçilmiş bir annesin sadece o kadar!
- Bana hakaret ettiğinin farkında mısın sen?
- Kabul et etme... Kızın indigo, oğlun da kristal.
- Bana bak, benim çocuklarıma böyle abuk subuk yaftalar
yakıştırma... Niye böyle bir ayrımcılığa sürüklüyorsun çocuklarımı? İleride ben
indigoyum, kristalim, daha beteri çok özelim desinler diye mi?
- Ee ne olur derlerse, sence ne cevap alırlar?
- ‘Oğlum bak git!’ Olabilir mi mesela?