Size gösterileni değil, gösterilmeyeni merak edenlerdenseniz..

Size gösterileni değil, gösterilmeyeni merak edenlerdenseniz..

26 Temmuz 2012 Perşembe

Hindigo anneler + Frigo babalar = İndigo yavrucaklar


Haber: Zeki, bilgece konuşan, yetenekli ve biraz da anlaşılmazlar... Uzmanlar yeni bir dünya düzeni kuracaklarına inanılan "İndigo çocuklar"ın gerçekten özel olarak gönderilmiş varlıklar mı yoksa zamane çocukları mı olduğunu araştırıyor. Beyinlerinin her iki lobunu da mükemmel kullanan indigo çocukları anlamak için onlara yetişkin gibi davranmak gerekiyor. Aynı anda birden fazla konuyla ilgilenebiliyorlar. Kendilerine saygı duyulmasını, ciddiye alınmayı istiyorlar. Verdikleri cevaplarla herkesi şaşkına çeviriyorlar. Bunlar zamane değil, indigo çocuklar. Uzmanlara göre beyinlerinin sağ ve sol loblarını mükemmel kullanan bu çocuklar geleceğin çocukları. Onları anlamak için biraz çaba göstermek gerekiyor. Kristal Çocuklar, İndigo Çocuklar'dan sonra dünyaya gelmiş olan yeni kuşaktır. Aşağı yukarı sıfır ila yedi yaş arasında bulunan bu kuşak önceki kuşaklardan farklıdır. Birçok bakımdan ideal olan bu çocuklar insanlığın nereye doğru yöneldiğini göstermektedirler... Ve bu çok olumlu bir yöndür! Bu çocuklar, İndigolar gibi son derece pisişik ve duyarlıdırlar, ama onlar gibi savaşçı ruhlu ve öfkeli değil; mutlu, bağışlayıcı ve sakin yaradılışlıdırlar. Kristal Çocuklar içsel ve dışsal olarak çok güzeldirler; gözlerine bir kez baktığınızda, onlardaki Tanrısal sevgiyi ve bilgeliği görebilirsiniz. Onların auraları parlak ve harelidir; onlar adeta içlerinden ışık saçarlar! Onlar geçmiş yaşamlarından, uzak galaksilerden, barış ve sevgiyle ilgili derin iç görülerinden söz ederler. İstanbul'da açılan yuvada indigo çocuklara özel bir eğitim uygulanıyor. (Görüntüde bir uzman) "Ebeveynler olarak, çocuklarımız gözümüzün bebekleri olduğu için onları çok akıllı, çok mükemmel, çok çalışkan, her şeyin en iyisi noktasında görme eğilimimiz var. Ancak bazı çocuklar var ki aramızda gerçekten çok özeller. Özel olduklarını algıları açık ve objektif bir ana-babaysanız görebiliyorsunuz zaten... "İndigo" aslında bir yaşam renginin adı. Parapsikoloji ile haşır neşir olanlar bilirler; hepimizin bir yaşam rengi var. Çivit mavisi ise bu özel çocukların yaşam rengi. Sayıları çok az olsa da Amerika'da bu çocuklar için farklı eğitim sistemleri geliştirmiş okullar var. "

Olacağı buydu aslında, niye hayret ediyorum ki? Önce kariyer, sonra Katmandu derken en sona çocuk bırakılırsa olacağı budur! Çocuklar giderek eskiden sahip oldukları doğallığından uzaklaştırdığından beri, sosyal alanda bir sorun alanı olmaya başladı gerçekten.
Peki ne oldu da 'çocuk' sorun alanı olmaya başladı? Cevabı basit!. Eskiden anneler annelik yapardı. Babalar babalık; çocuklar da çocukluk! Sonra? Şimdi durum değişti. Evlilikler ve dolayısıyla aileler ekonomik bir çözüm olarak kurulmaya başladı. Her konuda eğitimli kadın,  ‘annelik’ denen bu içgüdüsel duruma adapte olamayınca topu taca attı. Okumayla, falla, anneye sormayla, google taramayla olmadı. Çünkü bu çağın çocukları başkaydı, bu kadar dış uyaran karşısında çocuk ‘bildiğimiz çocuk’ olmaktan çıkarılmıştı. Eski zaman annesi gibi evde börek, kek, dolma yapma hakkı da elinden alınan yeni zaman annesi 'Ben bu işi beceremedim, çocuk bir acayip oldu' demektense, durumunu ekonomik şartların ağırlığına ve işe gitme, çalışma zorunluluğuna bağladı. Bakacak durumum yok diyen anne topu neredeyse tirübüne fırlattı. Annelik yapmaz haldeki madur anne, dadı tutar oldu. Babalar babalık yapmaz çocuk uyumadan eve gelmez oldu. Çocuklar da durmadı tabi bu yeni şartlarda. Onlar da değişti. Gün boyu sokakta koşup oynayan, okul zamanı okula giden, cam kıran, kedi kovalayan özelliklerini yitirdiler. Ailelerin boş vakitlerinde oynaştıkları bir maymun oldular. Ailelerin hiç bir ilişki kurmadıkları, ne istediklerini bile tam olarak anlayamadıkları çocuklarını deli ettikleri yetmedi bir de yeni ulvi kılıflar uydurmaya başladılar. Neymiş bu tuhaf yaratıklar uzaydan gelmişmiş, indigo çocuklarmış hepsi... Şu hindigo anneleri ve frigo babaları dizimin üstüne yatırıp bir güzel pataklayayım da görsünler indigo çocukların nereden geldiğini.

Süper pazarlama fikri 1
Önce hindigo anneyi tanıyalım. Tüm konsantrasyonunu mükemmeli yakalamak ve kendini kakalamak üzerine kurduğundan, dik meme; süper kariyer; zeki kelle; pürüzsüz ten; taş gibi kalçalarından çıkan yavrucağı -bütün ilgisizliği ile- aileden dışarı,dadısının kollarına atmakla yetinmeyip, tamamen bu dünyanın dışına fırlatanlara ‘hindigo anne’ diyorum. Bu hindigo, yaşı ya da içi geçmiş ‘frigo baba’ya da olayı, 'Aşkım biliyor musun? Ben sana mucizevi bir çocuk yapmışım. Çocuğumuz sorunlu değil, indigo!' şeklinde pazarlamaktadır. Bana göre 'Bak babalık bu çocuk senden değil', demekten hiçbir farkı olmayan bu duruma frigo baba çok sevinecektir. 'Ne diyorsun? Demek çocuğumuz benden ama indigo!’. Adam geldiğimiz noktada çocuk ondan olsun da her şeye razı.
Frigo babayı tanıtmaya bile gerek yok ama merak buyuranlar için bir iki satır yazalım. Frigo baba bir nevi dondurulmuş sperm bankasıdır. Hayatın gailesi içinde tüm fonksiyonlarını yitirmekte olduğu bir anda, -buzluğa kaldırıp koyduğunu sandığı- hislerini ısıtıveren ilk yavruyu elinde tutmak için varını yoğunu sperm olup akıtmış "fedakar insanoğlu" diye tanımlayabiliriz onları. Böyle sorunlu bir sosyal karmadan ne çıkabilir ki?? Elbette ki sorunlu bir sosyal fenomen. Yani İndigo!
Elbette böyle bir ailenin çocuğu gözlerini fal taşı gibi açıp şaşkın şaşkın bakacak etrafa. Oyalansın diye eve doldurulan tonla tüylü canlı ortalarda dolanırken çocuğun hayvan sevgisi ile dolu olmasından daha normal olan nedir? Anneciğinin posdişlerini sevmesi mi? Neyse işin bu pazarlama kısmı yeterince anlaşıldı sanırım artık buradan diğer konuya, yani gerçek kumpasa geçebilirim.

Süper pazarlama fikri 2
İndigo çocuklar konusunu elbette yıllar evvel duydum. Şu meşhur kitabı da (İndigo Çocuklar Lee Carroll, Jan Tober) yaklaşık on sene evvel okudum.
'İndigo Çocuklar, dünyaya -dünyayı değiştirmek üzere- yeni bir bilinç ve enerjiyle gelen bilge varlıklardır. Onlar şu sırada çocuk ya da genç yaşta bulunmaktadırlar. Bu çocuklar çevreleri tarafından anlaşılmamakta, onlara çoğunlukla Uyumsuzluk, Dikkat Eksikliği ya da Hiperaktiflik tanıları konulmakta, ve bu üstün zekalı ve yetenekli çocuklar sonuçta ilaçlarla uyuşturulup harcanmaktadırlar. Oysa onların dengeli, uyumlu ve mutlu bireyler olarak yetişip tüm insanlık için son derece önemli olan misyonlarını gerçekleştirebilmeleri için ana babaları, öğretmenleri, doktorları ve tüm çevreleri tarafından anlaşılıp desteklenmeleri gerekmektedir. Bizler bu çocukları ve onların olağanüstü özelliklerini tanımalı, onlara sevgi ve saygıyla rehberlik yapmalıyız.' Diyen kitap yani.
Aslında kitabın son derece aklı başında bir anlatımı vardı, bilimsel bile denebilirdi. Hatta kitabın içinde pek çok yerde o zamanlardaki davranışlarına göre değerlendirerek kendi çocuğumu bile buldum. Neyse ki kolay ikna olmam. Kendimi kaptırıp ‘benim yumurta indigo çıktı’ diye ortaya atlamadım.
Lafı uzatmadan hemen söyliyeyim. Kitap hiperaktif çocuk sahipleri için tezgahlanmış, ve bu aileler için süper ruh ferahlatıcı anlatımı var. Malumunuz son zamanlarda psikolojik alan konusu olan hiperaktif çocuklar gerek eğitimlerinde yaşadıkları sorunlar, gerekse sosyal alanda yarattıkları zorluklar ile ailelere ciddi sıkıntı yaratıyorlar. Bu çocukların pek çoğu ise, ailelerinin konuyu kabullenmemesi yüzünden son derece sıkıntılı bir çocukluk geçiriyorlar. Lee Carroll işte tam bu noktada son derece zekice bir manevra yaparak, hiperaktif çocuk sahiplerinin ruhlarını ferahlatıcı sihirli kelimeyi bulmuş. Çocuklarınız hiperaktif değil, yani hasta değil; ÖZEL!  İşte müthiş pazarlama taktiği diye ben buna derim. İnsanlara duyma ihtiyacı içinde oldukları şeyi söyle ve malı sat!.
Kitabı okurken 1991 doğumlular henüz on yaşlarındaydı ve kitaptaki tariflere pek uyuyordu benimki. Sonra onüç oldu. Birden indigom değişmeye başladı.  Gözlerine kalem çekip, düşük bel pantolon giymeye, derslerden sıkılmaya başladı.  Bırakın dünyayı kurtarmak. Hiçbir şey umurunda değildi, hatta dünya yansa yaz geldi sanacak kıvama geldi. O duyarlı, ağırbaşlı, iri gözlü indigodan eser kalmadı.
Sıra geldi kristal çocuklara...

Süper pazarlama fikri 3
İşte süper bir pazarlama fikri daha size... 0-7 yaş grubu ne demek? Yuva çocuğu demek değil mi? Aferin. Yani hedef kitleyi doğru saptayalım öyle değil mi? Konu ile ilgili internette söyle bir dolanın. Bakalım sizin de dikkatinizi aynı şey çekecek mi? Bütün konu ile ilgili metinler hemen hemen aynı. Türkiye'de bazı medya organlarında çıkan haberler bir bakın sonra. Bütün metinler ve fotoğraflar tamamen aynı. Hatta demeçleri veren kişiler de aynı.
Yani? Bu ne demek biliyor musunuz? Bu bir paralı reklam, bir halkla ilişkiler faaliyetinin ta kendisi.
Suadiye'de kristal çocuk toplayan bir yuvanın tanıtımı için yapılmış. Bizim meslekte haber-ilan olarak fiyatlandırılan bir çalışma. Tamam buraya kadar bir sorun yok. Benim o yuva sahiplerine diyecek tek lafım olamaz. Parasını ödemişler, reklamlarını yayına sokmuşlar. Lafım bunu televizyonda haber gibi sunan kendini bilmezlere. Para uğruna önüne gelen her haber kasetini ana habere takanlara, her basın bültenini dergisine kapak yapanlara.
‘Elimizde çocuğuyla ilgisiz bir ana-baba kitlesi var. Faydalanalım.’ Bu ticari bakış açısıyla kitap yazma, yuva kurma gibi bir faydacı-yaratıcı fikre kim ne diyebilir ki? Elbette bir aferin de onlara.
Gelelim indigo propagandası yapan dostlarıma. Maalesef böyle dostlarım var. Şöyle bir konuşma geçmişti aramızda o yıllarda.

Süper azarlama fikri 1
-       Geçen gün bir müsamerede indigo çocuk gördüm. Gidip annesini uyardım
-       Ne yaptı çocuk?
-       Gösterinin ortasında kendini yere attı ve 'ben böyle saçma bir oyunda oynanam' diye tepindi
-       Biz buna indigo değil, şımarık diyoruz
-       Hayır, indigo çocuklar böyle, sen kabul et, etme.
-       Bak kızım, özel okullarda var bu indigolar sadece, sence neden?
-       Alakası yok okullar değil, aileler seçilmiş.
-       Hayır! Hepsi şımarık, dadı bozması da ondan!
-       Saçmalama!
-       Sen saçmalama. Mayıs ayında bütün özel okul müsamerelerini gez bak, hepsi böyle şımarık çocuk dolu.
-       Tepkisel bunlar, şımarık değil. Mutlak bir otorite karşısında zorluk yaşarlar.
-       Özel okullarda para için bunlara kimse laf edemiyorlar. Sorun burada. Tam tersi otoritesizlikten çığ gibi büyüdü bunlar.
-       Seninkiler de indigo. İster kabul et, ister etme.
-       Nereden çıktı bu?
-       Çünkü onlar hiçbir şeyi yapmış olmak için yapmak istemezler. Onlar geçirilen her andan somut bir ödül beklerler. Onlara zorla bir şey yaptıramazsınız, karşı koyarlar. Çünkü onlar önce kendilerine inanırlar. Senin çocukların da böyle.
-       Benim hiç bir katkım yok yani? Uzaylılar becerdi bunları öyle mi?
-       Sen seçilmiş bir annesin sadece o kadar!
-       Bana hakaret ettiğinin farkında mısın sen?
-       Kabul et etme... Kızın indigo, oğlun da kristal.
-       Bana bak, benim çocuklarıma böyle abuk subuk yaftalar yakıştırma... Niye böyle bir ayrımcılığa sürüklüyorsun çocuklarımı? İleride ben indigoyum, kristalim, daha beteri çok özelim desinler diye mi?
-       Ee ne olur derlerse, sence ne cevap alırlar?
-       ‘Oğlum bak git!’ Olabilir mi mesela?