Size gösterileni değil, gösterilmeyeni merak edenlerdenseniz..

Size gösterileni değil, gösterilmeyeni merak edenlerdenseniz..

5 Mart 2013 Salı

Sadece Seviversek


'Hayattan beklentin nedir?' dedi adam.
'iyi bir eş, rahat bir hayat, yetecek kadar para. Sağlıklı çocuklar. Bunlar beklentilerim'. dedi kadın.
'Nasıl bir eş istersin?' dedi adam.
'Anlayışlı, müşfik, ilgili, sevgi dolu' dedi kadın.

Kadına baktı bir süre adam. Denize baktı. Tahta iskeleye oturdu. Sustu düşündü. Hayattan kendi beklentilerini değil, kadının beklentilerine uygun bir erkek olup olmadığını, kadının kendi hayallerine denk olup olmadığını düşünüyordu. Yeterince anlayışlı mıydı acaba? Anlayışlı erkekten beklentisi neydi kadının? Evde yemek bulamayınca susmak mıydı anlayışlı olmak, yoksa sorun çıkarmadan mutfağa dalıp makarna yapmak mı?
Oysa o hep bir gün karısından önce eve gelip ona sofralar donatmanın hayalini kuruyordu ortak hayatta. Beklenti ile gelen anlayışlı erkeklik bu kadar basit miydi? Bir tencere makarna pişirmek kadar kolay mıydı anlayışlı olmak? Karnı doyunca beklentileri karşılanacak mıydı kadının?
Karnı doyan değil, gözleri parlayan bir kadındı onun aradığı.

Yeterince müşfik miydi acaba? Müşfik bir eşten beklentisi neydi kadının? En üzgün anında onu dizlerine yatırıp okşamak mıydı müşfik olmak, yoksa konuşarak onu rahatlatmak mı?
Oysa o hep bir gün eşini çok üzgün görürse elinden sımsıkı tutup en uzun yolda saatlerce yürümeyi hayal etmişti.
Deniz kenarında, ormanda baş başa uzun bir yürüyüşün sonunda onu eve getirip üstünü örtmek, uyumasını seyretmekti onun hayali. Bu kadar basit miydi müşfik eş olmak? Herhangi bir yakın dostun yapabileceğini yapmak kadar kolay mıydı? Varlığının önemini hissettireceği, ona sonuna kadar yanında olduğunu göstereceği bir eş olmak istiyordu oysa adam.
Kıvrılmış bir kedi değil, ayakta duran bir kadındı onun aradığı.

Yeterince sevgi dolu muydu acaba? Sevgili olmaktan beklentisi neydi kadının? Her an yanyana olmak mı? Hep onu düşünmek mi? Her şeyden birlikte keyif almak mı? Tüm arkadaşlarıyla tanışmış olmak mı? Sevgilim diye tanıştırılmak mı? Sürekli dokunmak mı? Öpmek... öpmek... Bu muydu sevgi dolu erkek?
Oysa o hep onu sadece sevmeyi hayal etmişti. Sadece sevmeyi... Sevdiğini, sevildiğini hissetmeyi... Doğduğu şehre götürüp ona sürpriz yapmayı düşlemişti. Kadınına hiç beklemediği bir anda, en olmadık yerde, markette, belki de asansörde, durduk yerde 'Seni seviyorum' demenin hayalini kuruyordu ortak hayatta. Beklenmedik bir günde beklenmedik hoşluklar yapmak istiyordu oysa o..
Saçı bembeyaz olduğunda ilk kez 'çok güzelsin' diyebileceği bir kadındı onun aradığı.

Kadın adamın yanına ilişti, başını sırtına yasladı cevabı sabırla bekledi.
'Peki benden beklentin nedir?' dedi adam kadına.
'Hiç' dedi kadın. 'Hiç bir beklentim yok'. 'Ya senin?. Senin beklentin ne benden?'
'Bilmem hiç düşünmedim' dedi adam.

Oysa ikisinin de idealleri sandıkları beklentileri, iki kişilik sandıkları tek kişilik hayalleri vardı. Gün gün hayatın planları vardı kafalarında. Ama 'Hiç' diyorlardı 'Çok' yerine. Korkuları vardı. Gerçekleri duyunca ya giderse?
Giderse gitsin... Biterse bitsin...Yeter ki sadece sevsin... Bunu diyemiyorlardı.
Alışmışlardı karşısındaki ile hayalindekini 'aynı' görmeye. Belki de aynı yapmaya. Aynı olmayınca suçlamaya, kızmaya, ağlamaya... Terk etmeye. Terk edecek gücü bulamayınca sızlanmaya. Mutsuz olup, mutlu edemediği için mutsuz etmeye.

'Hiç beklemesek. Beklentisiz seviversek. Olduğumuz gibi. Sen bensiz iken, ben sensizken olduğumuz hallerimizle sevsek..' dedi adam.
Kadın adama inanmadı. Dışı böyle der, içi başka söyler diye düşündü. Kaç kere güvenip kaç kere yanılacaktı. İnanmadı.
Adam devam etti. 'Kıskanarak değil de, özgürlüğümüzü seyrederek sevsek. Özel günlerde hediyelerle gelişi değil de, ummadık bir anda öpüşü, olmadık bir anda kapıyı çalışımızı sevsek?'
'... Sevgiye beklentileri karıştırmadan, sevgiye başka şey katmadan koşulsuz ve katıksız sevsek... Sonunu düşünmeden, hesaplayıp çarpıp bölmeden, kurgulamadan, sorgulamadan, hayallere dalıp gerçeklikten kopmadan sevsek... Sadece sevsek... Sadece seviversek...'
Adam konuşuyor, kadın düşünüyor,sevgi üzerine kurduğu, duyduğu cümleler beyninde yankılandıkça boğuluyor gibi oluyordu.
"Sevgi denizi sakin ve tek başına ama yan yana yüzebilenler için mavi ve sonsuz bir yolculuktur."
"Beklentiler ile yüklü dalarsan denize bu ağırlığı kaldıramaz. Beklentiler ile atladığımız sevgi denizinde bize ne olur biliyor musun? Beklentilerin ağırlığı yüzünden, karanlık derinlikte birlikte boğuluruz.'
'Çırılçıplak denize girmek gibi bir şeyden bahsediyorum... Bir gün birlikte denize çırılçıplak girelim.' dedi adam.
'Peki' dedi kadın... ' Tutkuyla sevişelim denizde..Ya kurtuluruz, ya boğuluruz'
'Boşver, böyle iyi...' dedi adam... 

Umudunu iskeleye bıraktı. Denize atladı. Gitti...



Mehtap Akdeniz
13 Aralık 2002