Teşvikiye sokaklarında ılık bir Eylül günüydü. İki çocuk kadın
yaşamı dayanılır kılan hikayeleri ile beraber hızlı adımlarla geç kalınmış
doktor randevusuna yürüyordu. İkisinin de
kıvırcık saçlı, minyon oluşu tesadüf değildi. Yuvarlak alınları, küçük kalkık
burunları da... Biri kendini her gün önünden
geçtiği mağazaların vitrininden yansıyan son görüntüsü ile vedalaşırken
buluyorken, diğeri vitrinden
yansıyan görüntüde bir kaç sene sonra yaşayacağı tıpkı hikayeyi arıyordu. Halk pasajının
köşesindeki çocuk giysileri satan “
Prenses” adlı mağazanın vitrinini görmezden gelmek için karşıya geçtiler. Yaklaşık
üç ay önce bir sonuç pozitif raporu ile hamile olduğunu öğrenmiş,türlü bahanelerle
doktora gitmeyi ertelemişti. Kaçamayacağı
kadar yakınlaşan bilinmez tarihe doğru yürüyordu, büyüyen çocuk.
Doktor 'Bak bu senin bebeğin' dediğinde zorla başını çevirip
ekrana baktı. Siyah beyaz ekranda yedi renkli
anlamın heyecanı, damla damla indi boylu
boyunca uzandığı beyaz örtüye. Doktorun dediklerini duymadı bile. Tekrar görüşecekleri
günü diğer çocuk kadın yazdı belleğine.
Sokakta yürüyor hiç
konuşmuyorlardı. Birbirlerinden kaçırdıkları gözleri ıslak, zaman zaman
birbirlerine değen sıcak elleri ter içindeydi. Teşvikiye sokaklarında birlikte ter
ve gözyaşı ile büyüyorlardı. İçinde büyüyen başka bir çocuk tokat gibi inmişti suratına
çocuk kadının. Suratı allak bullaktı. Annesi de yoktu yanında. Uzaktaydı...
Yıllar geçip, mevsimlerin rengi değişse de o duygunun rengi aynı
kalacaktı. Ne zaman o yollardan geçse gözü vitrinlere takılacak, son moda bir
ipek eteğin altına saklanan çocukluğunu arayacaktı.
Suskun geldikleri Nişantaşı Karakolu'nun önünde “Dur
biraz, hemen geliyorum” diyerek koşarcasına karşıya geçti diğer çocuk kadın. Kısa sürede koşarcasına geri geldi. Elinde
tuttuğu iki pembe pamuk helva ile anne
olurken elinden giden çocukluğunu geri getirmişti. O günün rengi pembeydi. Ve çocuklar sokakta pamuk helva yiyerek, avaz avaz ağlayabilirdi.
Aradan yıllar geçti. İçindeki kız bebek büyümüş, on üç
yaşına henüz girmişti. Bir kez daha anne olmuş, bir oğlu daha olmuştu. Çocukluğunu da, o pembe günü de çoktan unutmuştu.
Kızı Okul takımıyla bir kaç günlüğüne Samsun’a gittiğinde bebeğinin yanında olmamak korkutuyordu onu. Gün içinde bir kaç kez yaptıkları
konuşmalarda bebeğinin ses tonunda uzakları hissediyor, huzursuzluğunu
hissettirmemek için olabildiğince neşeli olmaya çalışıyordu. Büyürken yanında olmak istiyordu. Kızı ilk
reglisini olduğunu, çocuklara göz kulak olmak için yanlarında olan
gönüllü bir annenin suratına tokat attığını söyledi. “Normal mi? Neden vurdu bana?” diye soruyordu kızı. “Normal” dedi uzak
olduğu bu saçma fikre.
Bir tokatla büyümenin ne demek olduğunu bilirdi. Yanında olmalıydı. O bunları düşünürken kızı çoktan çocukluğuna geri dönmüştü yediği tokada inat.
“Anne bugün çok komik bir şey oldu
biliyor musun? Samsun fuarında
gezerken pamuk helva aldım yiyordum, yanıma bir deli yaklaştı. Pamuk helvamı
çekiştirmeye başladı. O çekti ben çektim derken onun elinde kaldı. Elinde
helvaya bir süre baktı. Sonra helvayı bir hışımla yere attı, döndü gitti.” Dedi...
“Ciddi misin?? A! Deli mi ne?”
“Deli dedim ya anne..”
Küçük kızı özlemini
gülüşmelere gizlemeye çalışırken, anne Teşvikiye sokaklarında pembe pamuk helva ile avaz avaz ağlayarak yürüyen çocuğu hatırladı. Kızı panayırdan yenisini aldığını söylerken,
annesinin “O delinin yere attığı şey çocukluğuydu.”
dediğini duymadı...
Mehtap Akdeniz
Mayıs 2014
Mehtap Akdeniz
Mayıs 2014
mmorpg oyunlar
YanıtlaSilinstagram takipçi satın al
Tiktok jeton hilesi
TİKTOK JETON HİLESİ
SAC EKİM ANTALYA
referans kimliği nedir
İNSTAGRAM TAKİPÇİ SATIN AL
metin2 pvp serverlar
İNSTAGRAM TAKİPÇİ SATIN AL
TÜL PERDE MODELLERİ
YanıtlaSilsms onay
nft nasıl alınır
trafik sigortası
dedektör
web sitesi kurma
aşk kitapları
çekmeköy lg klima servisi
YanıtlaSilataşehir alarko carrier klima servisi
ümraniye lg klima servisi
pendik lg klima servisi
tuzla beko klima servisi
çekmeköy vestel klima servisi
ataşehir vestel klima servisi
üsküdar samsung klima servisi
beykoz mitsubishi klima servisi