Size gösterileni değil, gösterilmeyeni merak edenlerdenseniz..

Size gösterileni değil, gösterilmeyeni merak edenlerdenseniz..

12 Nisan 2011 Salı

Gençlere Masallar

Büyüyüp serpilmeni saygıyla bekliyormuş gibi duruşuma bakıp, sakın aldanma. Bal gibi hayallerim var senin için. Okul falan derdim değil. Nasılsa bir yolunu bulur okursun. Yeni furyalara kendimizi kaptırmışlıktan başka hiçbir anlamı yok sınavların özel okulların benim gözümde. Hiç biri senden daha özel; senden daha yüce değil. Ders işte en nihayetinde, müdür muavini gibi oturup okulu ve okumanın önemini konuşacak değilim. Dersler, notlar, takdirler falan filan. Yıllardır bildiğin coğrafya, bildiğin kimya... Ekvatoru teğet geçen çizgi ben bildim bileli aynı yerde duruyorsa; sittin senedir bir yere kıpırdamıyorsa, daha birkaç yüz yıl bir yere gideceği yok demektir.  'Bildiğin kimya' dediğime bakma kimya bildiğinden değil. Benim de bildiğim yok zaten, hepsi uçtu gitti aklımdan. IQ düşüklüğünden hiçbir zarar görmedim, fazlasından fayda göreni de pek gördüm sayılmaz. Ortalama adama göre hazırlanmış ders programlarının üstesinden gelmek için IQ olsa da olur olmasa da. EQ desen hiç şart değil, geçerli bir diplomayı kapmak için.

Öyle bir zamana denk geldin ki, ne anlatsam demode kaçacağımı biliyorum okumanın erdemi adına. Ne IQ, yuvarlak bir kalça kadar para ediyor; ne de bir çift dik memenin yerini tutabiliyor EQ...

Hayat takdir ediyor eninde sonunda herkesi... Her sene kapıp geldiğin takdir belgelerin olmasa daha mı az değerli olacaksın benim gözümde sanki. Alakası yok. Ödül işte... Bir nevi kağıttan hediye. Başarılı çocuğa Converse almayı akıl ettiklerinde takdir belgesi de önce evde çekmecelerdeki kalabalıklara, sonra da tarihe karışır. Converse markasını sponsor etseler karnelerde başarı oranı nasıl artar düşünsene. Bunu akıl etmek için kimyayı ezber yapman hiç gerekmiyor; motivasyonun anlamını kavraman yeterli.

Anlayacağın okul başarısından daha önemli şeyler var konuşulacak... genç olmak... mutlu olmak... vefa gibi... hayatın anlamını anlamak gibi...

- Heyy sen beni dinlemiyor musun? Havaya mı konuşuyorum ben? Aklın fikrin sivilceli çocukta...
- Biliyor musun ne oldu?
 - Sivilcelinin en yakın arkadaşı, sana seni sevdiğini söyledi.
- Nereden bildin!?
- Ben bilirim... Hatta kafan karıştı değil mi?
- Evet, biraz...
- Bak onu da bildim.
- Ama bu çocuk onun kadar yakışıklı değil...
- Bırak şu yakışıklı sevdalısı olmayı, tipiyle değerlendirme insanları.
- Bu yaşta bir erkeğin nesine bakayım söyler misin? Mesleğine mi, tahsiline mi, arabasının markasına mı, karakterine mi, ruhuna mı? Bu yaşta bir erkeğin nesine bakılır ki yakışıklılığından başka?

Haklısın. Senden çok şey öğrendiğimi ve seninle sohbet ederken çok keyiflendiğimi itiraf etmeliyim. Öyle keyif vericisin ki; keşfedilmen yakındır. Kapılıp gitmen an meselesi biliyorum. Bana göre olmadık, sana göre olduk birine.

Haklısın dediysem, öyle sakince durup, senin büyüyüp serpilmeni bekleyeceğim sanıyorsan yanılıyorsun bebek. İstediğim gibi bir genç olacaksın.

Halil Cibran şöyle demiş gerçi ama: 'Çocuklar sizin çocuklarınız değil. Onlar kendi yolunu izleyen hayatın oğulları ve kızları. Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler. Ve sizinle birlikte olsalar da, sizin değiller. Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.'

Olabilir! Halil Cibran'nın doğurduğu eserleri ve sevgi dolu aklını pek severim sevmesine de; ancak sen benim yarattığım bir şeysin, Halil bey'in değil. O ne demiş, bu ne demişe bakarak bir yere varamayız bebek. Biz kendi işimize bakalım.

- Troya hakkında ne varsa bilmek istiyorum.
- Önce mitoloji'yi anlayarak başlamalısın.
- İlyada'dan mı?
- Hayır. Ege'yi anlamak ve Ege'ye aşık olmak gerekir mitolojiyi tam anlamak için.
- Ne demek bu?
- Önce Ege ve havzası bilinecek, sonra Ege masalları okunacak...
- Yani önce Coğrafya.
- Evet. Önce Coğrafya, sonra Tarih, sonra Edebiyat ve...
- veee AŞK!!
- Önce dediğimi yap, sonra ne halt edersen et. İster destan gibi yaşa aşkı, ister aşkın destanını yaz.

Sana ne anlatırsam anlatayım aklın fikrin hep o yakışıklı çocukta. Kitap okumanın, kendini yetiştirmenin faziletlerini, ekvatorun teğet çizgisini, hayatın gerçeklerini anlatsam beni dinleyecek misin ki? Elbette ki hayır. Değil mi ki gençsin, gerçekleri sevmezsin; öyleyse masal anlatmaya devam.

- Doğumunu anlatayım sana istersen.
- Gerçekten anlatır mısın? Hiç anlatmazsın böyle şeyleri, sanki hiç doğum yapmadın.

Annelik değil ki anlatacağım şaşkın. Nasıl anne olduğumdan, ne kadar sancı çektiğimden bahsedecek değilim. Annelik ile doğurmak aynı şeyler mi sanırsın yoksa... Sadece kadınlar doğurur sanıp; doğumu, bedeninle sınırlayıp, 3.5 kiloluk bebek mi sanırsın.

Yanılırsın kelebeğim... Böyle düşünürsen sen de pek çok kadın gibi yanılırsın. Doğum can yaratmaktır; bedeninden birini çıkarmak değil. Sev ve derin düşün. Sen de doğurur, sen de bir can yaratırsın.

- Sadece annelerin doğurduğunu düşünmenin bir yanılsama olduğunu, doğumun her türlü yaratma olduğunu, insana can katan şeyin ruh olduğunu, ruhun sevgiye arzulu olduğunu, sevgi'yi annelikten daha kutsal bulduğumu sana nasıl anlatabilirim bilmiyorum.
- Anlat.
- Bak tatlım, doğurmak, sonsuzluk ve ölümsüzlük özlemidir. Çoğalmak arzusu değil. Sevgi ise ölümsüzlüğün ta kendisidir. Bu mantıkla ister kadın olsun ister erkek fark etmez, sonsuzluk özlemi olan, her insan doğurabilir.
- Yani doğmak ölümsüzlük demek öyle mi.
- Hayır doğmak değil, doğurmak....
- Karışık. Ben yakışıklı birinden doğurmak istiyorum.
- Doğru düşünüyorsun. Güzel olana ilginin sebebi estetik bir kaygıdan değil, içgüdüsel. Genç bedeninin sana cilvesi.
- Sahi mi?
- Maalesef. İyi gen, güzel nesil arzusu, bir nevi hayvansal içgüdü. Ruhun doğurmak istemeye başlayınca gelişip, değişeceksin.
- Ruhum ne zaman doğuracak?
- Bekle, daha vakit var. Sadece dış görüntün değişmez bebek, içi de değişir insanın zamanla. Hepsinin sırası var.
- Sırada ne var?
- Genç olmak, güzel bedeninden, güzel beden doğurmak için; güzel bir bedene aşık olmak.
- Ruhum kime aşık olacak, doğurmak için?
- Ruhun doğurmak istediğinde eşsiz bir ruh isteyeceksin yanında, güzel bir beden değil. Bunun için de önce güzel bedenlerin birbirinin aynı olduğunu anlaman gerek. Gençken hiç kimsenin ileride nasıl bir ruha dönüşeceğini kestiremezsin. Orta malı sevgi düşkünleri gibi büyümeyip, gelişeceksin. İstersen bütün yakışıklıların ileride eşsiz bir ruha dönüşmesi için dua bile edebilirsin.
- Dalga geçiyorsun yine.
- Kesinlikle değil. Hem eşsiz hem fiyakalı bir ruha kim itiraz edebilir ki?
- Ruhum doğurduğunda ne olacak peki?
- İlyada gibi eşsiz bir destan ya da Homeros'un ki gibi eşsiz bir hayat.
- Yine masal anlatıyorsun, uyuyayım da yabana gitmesin bari. Belki rüyamda bir yakışıklı görürüm.

Uyu bebeğim evvel zamanlar içinde, prens masalları ile uyu da büyü. Ve gelecekte bir sabah; eşsiz ruhlara özlemle, gencecik uyan...

1 yorum: