Size gösterileni değil, gösterilmeyeni merak edenlerdenseniz..

Size gösterileni değil, gösterilmeyeni merak edenlerdenseniz..

5 Mart 2011 Cumartesi

Erkekler Sarışın Sever

Onbeş yıl kadar önce bir tiyatrocu arkadaşımla Beyoğlu’na gittiğim gün; o günden sonra tamamen değişeceğimi hiç aklıma getirmemiştim. Hızlı hızlı Beyoğlu sokaklarında yürürken, kestane kafamda sadece eğlenceli bir kaç saat geçireceğimden başka hiç bir heves yoktu. Aradığımız dükkanı vitrinindeki değişik renk ve tipteki peruklar sayesinde kolayca bulmuştuk. Arkadaşım o sezon oynayacağı rol için sarı bir peruk arıyordu, ben ise; kafama uyan tüm perukları denemek için can atıyordum.
Bir kaç peruk inceledikten sonra, sık dalgalı kırmızı kızıl peruğu görünce, birden içimde değişimin rüzgarlarını hissetmedim desem yalan olur. Kendimi değişimin sıcak rüzgarlarına bıraktım ve ayna karşına uçtum. Saç renginin bir insanı bu kadar değiştirebileceğine inanmak istemiyordum. Uzun, kısa, düz, kıvırcık demedim seçtiğim bütün perukları teker teker denedim. Aynada baktığım yüzün renkten renge, bambaşka bir havaya büründüğünü gördükçe değişmelere doyamıyordum. Simsiyah düz saçlar ile Malezyalı; Kızıl uzun peruklarla Danimarkalı; Kısa kumral saçlarla tıpkı annem gibi oluyordum. Tamam işte olan olmuştu, saçlarım yoldan çıkmıştı.

Bir ara dükkan sahibi elinde bir perukla yanıma geldi.
- Bunu dener misiniz lütfen?, dedi.
- Yooo!!! Diye bağırdım.. Amanın!!! İstemem!, O kadar da değil yani!.
- Durun bir dakika, siz bir deneyin hele. Bu renk ifadenizi yumuşatır, masum ve temiz bir ifade verir. Size bir kadınsı hava, bir zerafet verecektir. En kaba insanlar bile böyle bir kadına bağırmaya kıyamaz.
- Hadi canım!, bu ne böyle, renk mi? zerafet iksiri mi?

Bir kerecikten birşey olmaz, diye kendimi kandırıp, peruğu kafama prensesler gibi bir kaç yardımcı eşliğinde taktım. Daha peruk kafama geçmeden ilgi ve alakadan sarışınlığın ne menem bir şey olduğunu anlamam gerekirdi aslında.
Peruk kafama geçer geçmez sanki bir mucize oldu. Saatlerdir dükkanı gülmekten kırıp geçiren haylaz kız gitmiş yerine bir melek gelip oturmuştu sanki koltuğa. Gerçekten de o yüze baka baka ne 'Hopp!' Diyebiliyordum ne de 'Süperrrr!' Diye çığlık atabiliyordum. Görüntüyü beğenmesem bile bu surata dil çıkarmam mümkün değildi. Fısıtlıyla karışık 'çok hoş' diyebildim sadece. O an anladım ki beni böyle haylaz, ele avuca sığmaz, madrabaz yapan kestane kafammış.

Kafanızda bir demet papatya ile ne şen kahkalar atabilirsiniz, ne de bakkala 'bir tane ekmekkkk!' diye bas bas bağırabilirsiniz. Zorunlu zerafet, şuursuzca bir hoş olma haliydi sarışınlık. Hamur gibi bir ifade; şevkat yanaklarımdan patladı patlayacak. Gülüşüm bile ağladı ağlayacak, hani sanki uykuda bir gülen bir ağlayan masum bir yavru melek... Kadın değil, bebek, bebek!!.

Kendimi kadın kılığında görünce sarsılmadım desem yalan olur. Kırılgan ve sokulgan bir havam olmuştu. Hani biri dönüpte bana aptal sarışın dese hemen ağlamaya başlayacak gibi bir halim vardı. Kafamdan fırlatıp attım hemen o sarı şeytanı. Dükkandan çıkarken olduğumdan daha beter, vahşi bir kızıl olmaya doğru berbere koşuyordum. Arkamdan dükkan sahibi hala aynı şeyi söylüyordu.
'Sarıya boyayın saçlarınızı, beni dinleyin; görün bakın hayatınız nasıl değişecek!'.

Bir süre kızıl hatta kıpkırmızı, bir arada toz pembe saçlar ile dolaştıktan sonra; birgün birden içimde kuvvetli bir değişim rüzgarı esmeye başladı. Her türlü renk ve model denenmiş; nihayet beklenen son gelmişti. Ve sonunda birgün kendimi sapsarı bir huri gibi berberin kapısını nazikçe kapatırken buldum. Sarının en sarısı işte, öle röfle falan değil, bildiğin sarı gacı. Peruk satan adamın 'Deneyin hayatınız değişecek' derken neyi kast ettiğini kırkyıllık kasabın beni kapılara kadar uğurlamasıyla şıp diye anladım. (Bir de sarışınlara aptal diyorlar, tam tersi sarı saç zihin açıyor).

Beni bal gibi tanıyanlar, tanıyamazken: bal peteği gibi olunca tanımadığım ne kadar adam varsa beni tanırmış gibi bakıyordu. 'Deminden beri bana bakıyor bu adam, beni bir yerden mi tanıyor acaba?' Sorularını atlatma dönemim, derin mevzuyu kavrama sürem ve bu hoş duruma alışmam hayli uzun sürdü. Sonunda anladım ki; ben de artık bir aptal sarışındım. Bütün hürmet ve kıyamet gibi kısmet esasen bana değil, kafamaydı. Artık benim için 'Kafalı kız, onu çok beğeniyorum' demekte nihayet haklıydılar. Süper bir kafam vardı.

Kestane kafamla gezerken hiç yaşamadığım bu kısmet patlamasının başka türlü izah mümkün değildi, efsane doğruydu, erkekler sarışın seviyorlardı. (Kadınlar bile hatta).

Meseleyi kavradım ya, hemen boşta gezen kız arkadaşlarıma acilen sarışın olmalarını ögütlemeye başladım. 'Son kullanma tarihiniz dolmadan derhal aptallaşın.'

Bir kaç yılımı sarışınlığa adadıktan sonra kendimi gerçekten aptal gibi hissetmeye başlamıştım. Sarışın olacağım diye berbere akıttığım para ayda 100 dolar civarındaydı, sık sık fön parası da cabası.. Elbette daha ucuza da sarışın olmak mümkündü ama malesef sonucu da pek ucuz oluyordu. Ucuz bir sarışın olacağıma, adam gibi hem akıllı, hem kestane gezerim daha iyi dedim, vazgeçtim sarışın olmanın nimetlerinden.

Sonra kafama bir soru takıldı. Ortada bir aptallık olduğu kesindi ama aptal olan kimdi? Aptal sarışın olmak için servet harcayan kestaneler mi?. Sarışın genli kadınlar mı? yoksa erkekler mi?

Soruların ardı arkası kesilmiyordu. Saçlar kestane diye oluyordu bütün bunlar aslında, kafa çalışmaya başladı tabi renk değiştirince. (Sarışınlar malı götürsün, sen kim akıllı diye düşün dur. Akıla bak?.)
Gün gelir de bir gün çifte kestane genlerden sapsarı bir kız doğurunca (!?) konuya daha çok takar oldum. Kendi kendime düşünüp durdum uzunca bir süre. Sonunda bir çıkış yolu buldum. Aptal görünmek için bu kadar para harcayan kestaneler sarışınlardan nasıl daha zeki olabilirlerdi ki?. Yoksa şu 'aptal sarışın' denen kadın cinsi boyalı sarışınlar, yani kestanegiller miydi?. Öyle ya, aklı başında insan tonla para verip aptal görünmek ister mi? Bu aptallığın daniskası değil mi?.

Hayır kestanecim değil!. Çünkü gerçekten erkekler sarışın sever. Bizzat denedin gördün üstelik. Yıllar evvel peruk satan adam haklıydı, sarışın kadın ne derseniz diyin daha bakımlı görünüyordu. Saçına bu kadar bakan eline ayağına, orasına burasına da bakıyordur diye düşünüyordu insan ister istemez. Yapılan araştırma sonuçlarına göre sarışın kadının erkekler arasında ilgi görmesinin temel sebebi de daha seksi olmaları değildi zaten.

Sonuçlara bakınca anlaşılan o ki, meğer, 'sarışın kadın' eşittir, kişisel bakım; o da eşittir 'mis gibi kadın' duygusu veriyormuş. Ayrıca koyu saç bir kafa daha erkeksi, daha sağlam durduğundan bu da erkekleri rahatsız ediyormuş. Sarışın kadınları yumuşacık, minicik bir civciv olarak görüp, daha sevecen ve nazik yaklaşıyorlarmış sarışınlara.
Ve erkekte sahip çıkma , koruma duygusu yaratıyormuş bu güneş ışıklarından bile korunmasız mağdur kadın. Dahası kadının güçsüzlüğü karşısında kendini üstün ve dünyada işe yarar bir birey olarak hissettirdiği için erkek egosuna da iyi geliyormuş sarışınlar. (Vahki vah)
Sarışın kadınlar güçlü, akıllı, bilgili, becerikli görünme yolunda bir çaba harcamadıkları gibi adlarının 'aptal sarışın'a çıkmasını da hiç dert etmiyorlarmış. Dünya üzerindeki araştırmalardan çıkan sonuçlar böyle, ben uydurmuyorum kestane kafamdan.

Şimdi bu durumda ben sarışınlarda bir aptallık değil, tam tersi bir cinlik seziyorum.
Zaten sarışınların oyununa geldiğini anlayan bazı erkekler bir hareket başlatmışlar. Liberter Erkek Hareketi adı verilen bu görüş, şu felsefe üzerine yoğunlaşmış durumda: Kadınların "masum" ya da "salak" olmadıklarını, tercih olarak, daha konforlu bularak, "aptal" olmayı seçtiklerini dile getiriyorlarmış. Hazırda bulunan bir aptal imajına bürünerek istediklerini elde etmenin kestirme yolunu bulduklarını söylüyorlarmış.

Sarışınlar kesinlikle cin!. Yanılıyorsam yorumlarda vurun yerden yere beni ama ikna edemezsiniz o başka..

Sarışınların cin olduğu konusunda yanıldığıma ikna olmuşsam, bilin ki tam tersine yani sarışınların aptal olduğuna da inandım ve iyice zıvanadan çıktım demektir.
Sarışınlar aptaldır; aptal seven erkekler de aptaldır; öyleyse yeryüzünde tek akıl sahibi olanlar: 'Kestane kafalı kadınlardır' noktasına kadar varır bu tepişme.

'Yok ben kestane kafa severim' diye, öyle kendini akıllılar sınıfına sokmaya çalışanlara da hiç inanmam bilesiniz?. Denedik gördük herhalde.

Konu ile ilgi bir çok araştırma var ama hiç söz konusu edilmeyen bir yönü daha var bunu da söyleyip gidicem. Biliyorsunuz bu konu (eski bir kestane olan) Marilyn Monroe'nun 1953 yılında çevirdiği 'Erkekler Sarışın Sever' adlı filimden sonra 'kendini gerçekleştiren kahanet' olarak dünyamızı sars gibi sarmıştır. Bunda tuhaf bir şey yok. Tuhaf olan bu sarışın hastalığının bilim adamlarına da bulaşması. İnanılmaz bir şey ama koca koca bilim adamları otumuşlar bununla uğraşmışlar dünyanın dört bir tarafında. Bilim bile aptallaşmış sarışın kadını görünce anlaşılan. 'Sarışınlar aptal mı?' diye sorunca insanın aklına sarışın olan herkes gelir dimi?. Yani Normali budur... Yani sarışın bir 'gen' gelir normal olarak. Yani benim aklıma bu geliyor. Bilimin aklına ise, sarışın diyince sadece sarışın kadın gelmesi hayret verici. Ne yani, sarışın erkek yok mu bu dünyada? Bu araştırmalara sarışın erkekleri de dahil etmeden 'sarışınlar' başlığı altında bir bilimsel sonuç nasıl çıkar anlamak mümkün değil. Sarışın erkeklerin aptallığı konusunda herhangi bir veriye veya araştırmaya ben rastlamadım, raslayan varsa beni bilgilendirsin acilen. Özellikle bunu sarışın kadınlarımızdan bekliyorum.

Eğer ben, 'Aptal Kestane' diyen bir dünyaya doğmuş olsaydım, çoktan ortaya çıkıp 'erkek kestanelere de bakılsın' diye, ortalığı ayağa kaldırırdım. Anadan doğma sarışınlar niye susuyorsunuz allahaşkına?. Hakikaten aptal mısınız yoksa?.

1 yorum: